Sahte fatura kullanma ve düzenleme suçu isnadı nedeniyle mükelleflerin çoğu zaman zor durumda kaldıklarına şahit olunmaktadır. Vergi hukuku, daha çok teknik bir konu olduğu için, uygulayıcılar, müfettişler, avukatlar, hatta hakim ve savcılar vergi uyuşmazlıklarının çözümünde zorlanmaktadır. Bu durum ise, suç isnadıyla karşılaşan mükellefler açısından içinden çıkılmaz bir hal alabilmektedir.

Sahte fatura kullanma ve düzenleme iddiası nedeniyle karşılaşılabilecek hukuki sorunlar kısaca şunlardır: 

1- Vergi kaçakçılığı nedeniyle ceza davası açılması,

2- KDV tarhiyatı yapılması ve 3 kat vergi ziyaı cezası,

3- Özel usulsüzlük cezası (aslında sahte fatura kullanma Vergi Usul Kanunu 353/1 anlamında ÖUC gerektirmez ama uygulamada kesiliyor)

4- Özel esaslara alınma.

Sahte fatura kullanma suçunda suçun maddi konusunun fatura olması nedeniyleöncelikle savcılık ve mahkeme tarafından; 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 230. maddesinin 1. fıkrasında, faturalarda bulunması zorunlu olan bilgilerin neler olduğunun belirtilmesi, aynı Kanunun 227. maddesinin 3. fıkrasında ”Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır” hükmünün yer alması karşısında; suç unsurlarının tespiti bakımından, sanığın kullandığı iddia olunan faturalardan kanaat oluşturacak sayıdaki asıllarının veya onaylı örneklerinin incelenmesi ve 213 sayılı Kanunun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içerip içermediğinin tespit edilmesi,

Faturaların zorunlu bilgileri içerdiğinin tespit edilmesi durumunda, faturaları düzenleyen ve kullanan şirket yetkilileri veya kişilerin, tanık sıfatıyla dinlenmesi; kendilerinden, sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kime verdiklerinin, müvekkili tanıyıp tanımadıklarının sorulması, söz konusu kişiler hakkında açılmış ceza davası varsa bu davaların akıbetinin araştırılması,

Faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için; faturayı düzenleyen ve kullanan şirkete ait mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyelerinin, teslim ve tesellüm belgelerinin, bedelinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun ve kanıtlama yeterliliği olan banka hesaplarının ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgelerin,faturaları kullananlara ait yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığına ilişkin belgelerin temin edilmesi,

​Faturaları düzenleyen şirket ile kullanan şirket ve kişilerin ticari defterleri ve belgeleri üzerinde karşılıklı inceleme yaptırılması gerekmektedir. Benzer uyuşmazlıklarla ilgili olarak Yargıtay’ın verdiği bazı kararlar şöyledir; 

Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 2016/9071 Esas, 2018/931 Karar sayılı 06.02.2018 tarihli kararında; ” Sahte fatura düzenleme suçunda suçun maddi konusunun fatura olması ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ”Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanun’un Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından, hiç düzenlenmemiş sayılır” şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanunu’nun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, suça konu fatura asılları ya da onaylı örneklerinden kanaat oluşturacak sayıda temin edilip dosya arasına konulması ve incelenerek, kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasını bozma nedeni yapmıştır.

Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2017/3599 Esas sayılı kararında; faturaların gerçek alım-satım karşılığında olduğu yönündeki savunması da göz önüne alınarak; suça konu faturaların, gerçek alım-satım karşılığı düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenmesi bakımından, mal ve para akışını gösteren taşıma ve sevk irsaliyeleri, teslim-tesellüm belgeleri, bedellerin ödendiğine dair ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan banka hesapları ve kasa mevcudu ile uyumlu geçerli belgeler olup olmadığı ve faturaları düzenleyen ve kullanan  şirket yetkilileri ve kişiler hakkında düzenlenmiş bir vergi teknik raporu, yapılmış bir suç duyurusu, buna istinaden görülen veya görülmekte olan bir kamu davası olup olmadığının ilgili kurumdan sorulması, şirketin yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığı da dikkate alınarak faturaları düzenleyen şirket ile sanığa ait ticari defter ve belgeler üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra toplanan tüm delillerin sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir.

Bütün bu sayılanların tamamlanması durumunda, maddi ve hukuki gerçekliğe ulaşılabilir. Bu işlemlerin sanığın haklarını ihlal etmeden yapılabilmesi için de, Vergi Hukuku alanında uzman olan bir avukat ile çalışmak gerekmektedir.